Başlangıç noktası her bir birey için çoğu zaman mutlak olan, bitiş noktası ise o gün geldiğinde nasıl son bulacağı bir dakika bile durmaksızın düşünen aklımızın en kuytu köşesinde -sağlıksız bir şekilde aldığımız karar yüzünden kendimizi suçladığımız için hayatımızda tutma zorunluluğu hissettiğimiz fakat gereksiz olduğuna adımız kadar emin olduğumuz bir insanın varlığı gibi- yer edinir ve tartışmasız her insanı nebze nebze çıldırtan merakın sonucunda bir bireyin -ister çocukluk serüveninizden bu yana aklınıza gelecek her şeyi paylaştığınız, birbirinizin büyüdüğüne şahit olduğunuz çocukluk arkadaşınız olsun isterse küçüklüğünüzde ailenizden bir üyenin sizi tek başınıza bakkala yolladığında sakın yabancılarla konuşma diye uyardığı o adını bilmediğiniz yabancı olsun- bitiş noktasına ulaştığını duyduğunuz zaman şok olma hissini arşa çıkarmakta üstüne yoktur.
Durumun aslına bakmak gerekir ise, bahsetmekte olduğumuz bu olayda önem arz eden kısım ne dünyaya gelen herkes için mutlak olan başlangıç noktası ne de duyduğumuz olaya karşılık olarak verdiğimiz tepkideki şok hissini arşa çıkaran bitiş noktasıdır.
Ele almakta olduğumuz durumun hayati mühimlik parçası; başlangıç noktasından başlayıp bitiş noktasına uzanan o uzun yolculuk yaptığımız zaman manzarasının bir yanı yemyeşilliğe bulanmış yüksek tümsekli dağlarla, diğer yanı masmaviliğe karışmış dev boyutlu dalgaları aşan denizle donatılmış, yer yer çakıl taşlı yokuşlara denk gelişimiz gibi engelleri tükenmek bilmeyen, kısacası akıp giden zaman sürecinde inişli çıkışlı ilerleyen ömür yolculuğudur.
Kimi zaman yaptığımız planların tıkırında gittiği, kimi zaman hayatımızın yolunda gitmesi için yaşadığımız dönüm noktalarıyla dolup taşan ömür yolculuğunda bitiş noktasına ulaşmış olmasına rağmen varlığı süregelen, dünya yerle bir olsa ve hatta kıyamet kopsa bile bıraktığı izin kalıcılığı küçük de olsa zarar görmeyen nadir insanlar vardır.
Yaşamakta olduğumuz gezegene gözlerini sonsuza dek yummuş, ömür yolculuğundaki son nefesini vermiş fakat varlığı dünyada herkes tarafından konuşulan en nadir insan -benim fikrimi soracak olursanız- ülkemizin kahramanı olan Mustafa Kemal ATATÜRK’tür.
Üstelik; ülke uğruna göze aldığı dev savaşlarla, vatanı uğruna canı pahasına kazandığı koca zaferlerle, halkı uğruna mecburiyetten orta yolu bulup sağladığı barışlarıyla ülkemizdeki her bir vatandaş tarafından kahraman olarak kabul edilmek zorundadır.
Çünkü; Mustafa Kemal ATATÜRK attığı her adımda kendisini değil, ülkesini düşünerek hareket etmiş ve ileri görüşlülüğü ile beraber sağlığının son raddesine kadar ülkesindeki en minik insanı bile birey kabul ederek, en yaşlı insanı da dahil ederek -yani toplumundaki hiç kimseyi dışlamadan, ötekileştirmeden- en ince ayrıntıyı planlayıp onlar için hayatta karşılaştığımız bizi hayrete düşüren zorlukları elinden geldiğince kolaylaştırmayı, bize devrettiği yurdumuzda özgür bir şekilde nefes almamızı, hatta bu saydıklarımdan çok daha fazlasını hedeflemiştir ve hedeflerini tek tek gerçekleştirerek dünyadaki herkese bir kahraman olduğunu kanıtlamıştır.
Diğer bir adı ile çatal yürek olarak bilinen kahraman kelimesinin anlamı -Mustafa Kemal ATATÜRK sayesinde okuma yazmayı öğrendiğimizi de aklınızın bir köşesine kaydetmenizi önemle rica ederim ve hatta yine onun sayesinde yurdumuza ait olan Türkçe- sözlükte şu şekilde ifade edilmektedir:
‘’Tehlike karşısında ustalık, cesaret veya güç özellikleri ile zorluklarla mücadele eden gerçek bir insan.’’
Tekrar tekrar hatırlatmak isterim ki Mustafa Kemal ATATÜRK bu dünyadaki gelmiş geçmiş en mühim başkahramandır, bu ülkedeki herkesin kahramanıdır.
Bu ülkedeki bütün insanlar ömür yolculuğundaki nefesi tükenene kadar onu sadece 10 Kasım’da anmamalı, her gün yüreğinde yaşatmak ve geleceğin nesillerine tanıtmak zorundadır çünkü bu her gün ödenmesi gereken bir vatan borcudur.
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe…
Bin yıllık özlem ve tükenmek bilmeyen saygıyla…
Cemre AKBULUT
Yorum yazarak İnanış Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İnanış Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İnanış Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İnanış Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak İnanış Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan İnanış Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İnanış Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İnanış Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(3)Cemre - Vakit ayırıp okuduğunuz için ben de size teşekkür ederim
Cemre - Vakit ayırıp okuduğunuz için ben de size teşekkür ederim
Ayca - Çok güzel bir yazı kaleminize sağlık ?
Yazılan yorumlardan İnanış Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler İnanış Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı İnanış Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.